cihetiyle Risale-i Nur’a işaretini On Sekizinci Lem’a’da izahına binaen, burada ise orada zikredilmeyen ve İmam-ı Ali radıyallahu anhın nazar-ı dikkatini celbeden yalnız üç sırrı beyan edilecek:

Birincisi: İslâmlar içinde, dellâllar elinde teşhir suretinde gezdirmeye lâyık olan Risale-i Nur, maatteessüf gayet gizli perde altında intişar ve istitara mecbur olmasına işareten İmam-ı Ali radıyallahu anh, iki defa سِرًّا بَيَانَةً ve سِرًّا تَنَوَّرَتْ kelimeleriyle سِرًّا yani yalnız gizli intişar edebilir. Müteaccibane haber veriyor.

İkincisi: Risale-i Nur, ism-i a’zam cilvesiyle ve ism-i Rahîm ve Hakîm’in tecellisiyle zuhur ettiğinden imtiyazlı hâssası اَللّٰهُ اَكْبَرُ‌ den iktibasen celal ve kibriya ve بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ den istifazaten merhamet ve şefkat, وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ den istifadeten hikmet ve intizamın esasları üzerine gidiyor. Onun ruhu ve hayatı onlardır. Sair meşreplerdeki aşk yerinde, Risale-i Nur’un meşrebinde müştakane şefkattir ve re’fetkârane muhabbettir.

Nasıl ki Hazret-i İmam-ı Ali (ra) sarîh bir surette Siracünnur’un tarih-i telifini ve tekemmül zamanını ve meşhur ismini

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ fıkrasıyla haber vermiş. Öyle de

بِنُورِ جَلَالٍ بَازِخٍ وَشَرَنْطَخٍ ... اِلٰى اٰخِر fıkrasıyla da Siracünnur’un esaslarından haber veriyor. Çünkü جَلَالٍ بَازِخٍ izzet, azamet ve celal ve kibriyadır. شَرَنْطَخٍ Süryanîce Rauf ve بَرْكُوتٍ Rahîm’dir.

Demek, Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh Siracünnur’u tarif ediyor. Hayatını ve nurunu, kibriya ve azamet ve re’fet ve rahîmiyetten alıyor diye mümtaz hâsiyetini beyan eder.

Üçüncüsü: Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh, bu fıkrada

بِهِ النَّارُ اُخْمِدَتْ cümlesiyle diyor ki: Bin üç yüz elli dörtte (1354) Siracünnur –yani Risale-i Nur’un nuru– ile dalaletin tecavüz eden nârı