et. Nasıl “Yâ Rahman, Yâ Rezzak” diyorlar. Bahardan sor. Bak nasıl “Yâ Hannan, Yâ Rahman, Yâ Rahîm, Yâ Kerîm, Yâ Latîf, Yâ Atûf, Yâ Musavvir, Yâ Münevvir, Yâ Muhsin, Yâ Müzeyyin” gibi çok esmayı işiteceksin. Ve insan olan bir insandan sor. Bak, nasıl bütün esma-i hüsnayı okuyor ve cephesinde yazılı. Sen de dikkat etsen okuyabilirsin. Güya kâinat, azîm bir musika-i zikriyedir. En küçük nağme, en gür nağamata karışmakla, haşmetli bir letafet veriyor. Ve hâkeza kıyas et.

Fakat çendan insan bütün esmaya mazhardır fakat kâinatın tenevvüünü ve melaikenin ihtilaf-ı ibadatını intac eden tenevvü-ü esma, insanların dahi bir derece tenevvüüne sebep olmuştur. Enbiyanın ayrı ayrı şeriatları, evliyanın başka başka tarîkatları, asfiyanın çeşit çeşit meşrepleri şu sırdan neş’et etmiştir. Mesela İsa aleyhisselâm, sair esma ile beraber Kadîr ismi onda daha galiptir. Ehl-i aşkta Vedud ismi ve ehl-i tefekkürde Hakîm ismi daha ziyade hâkimdir.

İşte nasıl eğer bir adam hem hoca hem zabit hem adliye kâtibi hem mülkiye müfettişi olsa onun her bir dairede birer nisbeti, birer vazifesi, birer hizmeti, birer maaşı, birer mes’uliyeti, birer terakkiyatı ve muvaffakıyetsizliğine sebep birer düşman ve rakipleri oluyor. Ve padişaha karşı çok unvanlarla görünüyor ve görür. Ve çok lisanlarla ondan meded ister. Ve âmirinin çok unvanlarına müracaat eder. Ve düşmanların şerrinden kurtulmak için muavenetini çok suretlerle talep eder.

Öyle de çok esmaya mazhar ve çok vazifelerle mükellef ve çok düşmanlara müptela olan insan; münâcatında, istiazesinde çok isimleri zikreder. Nasıl ki nev-i insanın medar-ı fahri ve elhak en hakiki insan-ı kâmil olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâm, Cevşenü’l-Kebir namındaki münâcatında bin bir ismiyle dua ediyor; ateşten istiaze ediyor. İşte şu sırdandır ki sure-i

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ ۞ مَلِكِ النَّاسِ ۞ اِلٰهِ النَّاسِ ۞

مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ

de üç unvan ile istiazeyi emrediyor ve بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ de üç ismiyle istianeyi gösteriyor.