Elhamdülillah, yüz bin defa şükür olsun ki vehim ve heva tahakkümünden, nefis ve heves esaretinden kurtulup daimî hapis ve zindandan halâs oldum ve inandım ki: Bu karmakarışık, kararsız misafirhanelerden başka ve kurb-u şahanede bir diyar-ı saadet vardır, biz de ona namzediz.

İşte haşir ve âhiretten kinaye ve ibaret olan şu hikâye-i temsiliye burada tamam oldu.

Şimdi tevfik-i İlahî ile hakikat-i ulyâya geçeceğiz. Geçmiş on iki surete mukabil on iki mütesanid hakikat ile bir mukaddime beyan edeceğiz.

***