hangi perde-i gafleti atıp kapatabilirsin? Senin tesadüfün nerede, tabiat dediğin ve güvendiğin şuursuz yoldaşın ve dalalette istinadgâhın ve arkadaşın nerede? Bu işlere tesadüfün karışması yüz derece muhal değil mi? Ve şu hârika işlerin binden birinin tabiata havalesi, bin derece muhal olmuyor mu? Yoksa camid, âciz tabiatın; her bir şeyin içinde o şeyden yapılan eşya adedince manevî makine ve matbaaları mı var?

ON SEKİZİNCİ PENCERE

اَوَلَمْ يَنْظُرُوا فٖى مَلَكُوتِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ

Yirmi İkinci Söz’de izah edilen şu temsile bak ki nasıl mükemmel, muntazam, sanatlı, saray gibi bir eser, bilbedahe muntazam bir fiile delâlet eder. Yani bir bina, bir dülgerliğe delâlet eder. Ve mükemmel, muntazam bir fiil, bizzarure mükemmel bir fâile ve mahir bir ustaya, bir dülgere delâlet eder. Ve mükemmel usta ve dülger unvanları, bilbedahe mükemmel bir sıfata, yani sanat melekesine delâlet eder. Ve mükemmel sıfat ve o mükemmel meleke-i sanat, bilbedahe mükemmel bir istidadın vücuduna delâlet eder. Ve mükemmel bir istidat ise âlî bir ruh ve yüksek bir zatın vücuduna delâlet eder.

Öyle de zeminin yüzünü, belki kâinatı dolduran müteceddid eserler, bilbedahe gayet derece-i kemalde bulunan ef’ali gösteriyor. Ve şu nihayet derecedeki intizam ve hikmet dairesindeki ef’al, bilbedahe unvanları ve isimleri mükemmel olan bir fâili gösteriyor. Çünkü muntazam, hakîmane fiiller, fâilsiz olmadığı kat’iyen malûm. Ve son derece mükemmel unvanlar, o fâilin son derece kemaldeki sıfatlarına delâlet eder. Çünkü fenn-i sarfça nasıl ism-i fâil masdardan yapılır. Öyle de unvanların ve isimlerin dahi masdarları ve menşeleri, sıfatlardır. Ve son derece-i kemalde sıfatlar, şüphesiz son derece mükemmel olan şuunat-ı zatiyeye delâlet eder. Ve kabiliyet-i zatiye (tabir edemediğimiz) o mükemmel şuun-u zatiye, bihakkalyakîn hadsiz derece-i kemalde olan bir zata delâlet eder.

İşte bütün âlemdeki âsâr-ı sanat ve bütün mahlukat, her biri birer eser-i mükemmel olduğundan, her biri bir fiile ve fiil ise isme, isim ise vasfa ve vasıf ise şe’ne ve şe’n ise zata şehadet ettikleri için; masnuat adedince bir tek Sâni’-i Zülcelal’in vücub-u vücuduna şehadet ve ehadiyetine işaret ettikleri gibi; heyet-i mecmuasıyla, silsile-i