İmam-ı Ali (ra) otuz birinci mertebede mi’rac-ı Ahmedî (asm) ve Kab-ı Kavseyn’deki müşahede ve mükâlemeyi sarîh bir surette başlayan Sure-i وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰى nın başında bulunan وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰى cümlesi ile sarahate yakın bir tarzda o risaleye işaret eder ve Sure-i وَالطُّورِ yi bırakarak وَالذَّارِيَات den sonra وَالنَّجْمِ Suresi’ni zikretmesi bu işareti kuvvetlendirir.

Hem şakk-ı kamer mu’cizesini münkirlere karşı kuvvetli deliller ile ispat eden Mi’rac Risalesi’nin zeyli bulunan Şakk-ı Kamer Risalesi namında otuz birinci mertebenin âhirinde olan o risaleye, Hazret-i İmam-ı Ali (ra) şakk-ı kameri nass-ı sarîh ile zikreden Sure-i اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ den iktibas ederek otuz birinci mertebenin akabinde zikredilen وَبِاِقْتَرَبَتْ لِىَ الْاُمُورُ تَقَرَّبَتْ fıkrasıyla sarahate yakın işaret eder.

Malûmdur ki Risale-i Nur başta otuz üç adet Sözlerdir ve Sözler namıyla yâd edilir. Fakat Otuz Üçüncü Söz müstakil değil belki otuz üç adet Mektubattan ibarettir ve Mektubat namıyla zikredilir. Sonra Otuz Birinci Mektub dahi müstakil değil belki otuz bir adet Lem’alardan mürekkebdir ve Lem’alar adı ile müştehirdir. Sonra Otuz Birinci Lem’a dahi müstakil olmamış, o da inşâallah otuz bir adet Şuâlardan mürekkeb olacak. El-Âyetü’l-Kübra Yedinci ve bu risale Sekizinci Şuâlarıdır. Demek Sözler’in hâtimesi Otuz İkinci Söz’dür. Hem Risale-i Nur’un yıldızları içinde bir güneş hükmünde şakirdlerince telakki edilen Otuz İkinci Söz namındaki üç mevkıflı risale-i hârika ve câmia ve Sözler’in bir cihette hâtimesi ve cem’iyetli neticesi olan o risaleye Hazret-i İmam-ı Ali (ra) onun fevkalâde ehemmiyetini ve câmiiyetini göstermek için Kur’an’ın çok sureleriyle birden Otuz İkinci Mertebe’de وَبِسُوَرِ الْقُرْاٰنِ حِزْبًا وَاٰيَةً kasemiyle Otuz İkinci Mertebe’de bulunan o câmi’ risaleye işaret eder.

Risale-i Nur’un Otuz Üçüncü Söz’ü ise bundan evvel beyan ettiğimiz gibi otuz üç adet mektublardan ibaret ve Mektubat namında otuz üç kitap ve yüzden ziyade risalelerdir. İşte Hazret-i İmam-ı Ali