Küçük İbrahim’in Müdafaasıdır

Afyon Ağır Ceza Mahkemesine,

Sayın hâkimler!

Bize isnad edilen suç hem yersizdir hem de dünyaya aittir, siyasîdir. Halbuki siyaset yapacak insanlar olup olmadığımızı zaten ilk bakışta siz muhterem hâkimler çoktan anlamışsınız. Esasen bu soğuk ve yabancı isnad, eğer faraza yüzde yüz tahakkuk edeceğini yüzlerce salahiyetli kimseler temin etseler; benim de aklım şimdikinden yüz defa fazla olsa Risale-i Nur’un ve onun çok muhterem müellifinin bende bıraktığı manevî intiba ile bütün mevcudiyetimle bu geçici ve tükenici siyasî lezzet ve maceradan kaçıp âhirete iman ve cehennemden kurtulmak yolunda sarf ederim.

Gerek Risale-i Nur’un kıymetli müellifine hürmetimiz ve bağlılığımız ve gerekse Risale-i Nur’un okunması, yazılması ve Nur talebeleriyle muhabere ve münasebetimiz –Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin ve Yüksek Yargıtay’ın da tasdiki ile– doğrudan doğruya uhrevîdir. Öyle ki Risale-i Nur’dan aldığımız fikirle, bu nurlu varlıkları hiçbir suretle dünyevî ve maddî kıymetlere değişmeyiz. Bu bizde bir iman halinde, ölünceye kadar yaşayacaktır.

Muhterem heyet-i hâkime!

Mademki böyle dehşetli bir isnad ile burada toplanmış bulunuyoruz. Öyle ise şu ehemmiyetli hakikati beyan etmek, benim için memleket ve vicdan borcu olmuştur:

Yalnız kendi muhitimde Risale-i Nur’un gösterdiği fevkalâde ıslahat ile bütün halkın gözü önünde şu on seneyi mütecaviz bir zamanda başta kendim olmak üzere birçok kimseler var ki evlerinin yollarını öğrenmişler. Süflî gidişatları aile saadetine dönmüş. Şimdi anaları, babaları sebep olanlara dua ediyorlar. Vilayetimiz dâhil ve civarlarında bu kabîlden daha birçoklarının hallerini dinleyiniz.

Bâhusus Denizli Hapishanesinde, Risale-i Nur oraya girmesiyle mahpuslar üzerinde öyle bir hüsn-ü tesir yapmıştı ki hâlen bu tesir dillerde gezmektedir. Keza bu Afyon Hapishanesine dâhil olduğum