Üçüncüsü: Hem Kastamonu’da hem yolda hem burada fevkalâde bir tarzda bütün elîm haletler birden değişiyor ve me’mulün ve arzumun hilafına olarak bir dest-i inayet görünüyor. اَلْخَيْرُ فٖى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ dediriyor. En ziyade beni düşündüren Risale-i Nur’u, en gafil ve dünyaca büyük makamlarda bulunanlara da kemal-i dikkatle okutturuyor, başka bir sahada fütuhata meydan açıyor.

Ve en ziyade rikkatime dokunan ve kendi elemimden başka her birinizin sıkıntısından başıma toplanan bütün elemlere ve teessüflere karşı ramazanda, bir saati yüz saat hükmüne getiren o şehr-i mübarekte bu musibet dahi o yüz sevabı her bir saati on saat derecesinde ibadet yapmakla bine iblağ ettiğinden, Risale-i Nur’dan tam ders alan ve dünya fâni ve ticaretgâh olduğunu bilen ve her şeyi imanı ve âhireti için feda eden ve bu dershane-i Yusufiyedeki muvakkat sıkıntıların daimî lezzetler ve faydalar vereceklerine inanan sizin gibi ihlaslı zatlara acımak ve rikkatten ağlamak haletini, tebrik ve sebatınızı gayet istihsan ve takdir etmek haletine çevirdi. Ben de اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ سِوَى الْكُفْرِ وَالضَّلَالِ dedim.

Bana ait bu faydalar gibi hem uhuvvetimizin hem Risale-i Nur’un hem ramazanımızın hem sizin bu yüzde öyle faydaları var ki perde açılsa “Yâ Rabbenâ! Şükür. Bu kaza ve kader-i İlahî, hakkımızda bir inayettir.” dedirtecek kanaatim var.

Hâdiseye sebebiyet verenlere itab etmeyiniz. Bu musibetin geniş ve dehşetli planı çoktan kurulmuştu fakat manen pek çok hafif geldi. İnşâallah çabuk geçer. عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ sırrıyla müteessir olmayınız.

Said Nursî

***

Aziz kardeşlerim!

Yakınınızda bulunmakla çok bahtiyarım. Sizin hayalinizle ara sıra konuşurum, müteselli olurum. Biliniz ki mümkün olsaydı bütün sıkıntılarınızı kemal-i iftihar ve sevinçle çekerdim. Ben, sizin yüzünüzden Isparta’yı ve havalisini taşıyla, toprağıyla seviyorum.