SEKİZİNCİ MESELE
Rivayetler, Deccal’ın dehşetli fitnesi İslâmlarda olacağını gösterir ki bütün ümmet istiaze etmiş.
لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ bunun bir tevili şudur ki:
İslâmların Deccal’ı ayrıdır. Hattâ bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali’nin (ra) dediği gibi demişler ki: Onların Deccal’ı Süfyan’dır. İslâmlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek. Kâfirlerin büyük Deccal’ı ayrıdır. Yoksa büyük Deccal’ın cebir ve ceberut-u mutlakına karşı itaat etmeyen şehit olur ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz, belki günahkâr da olmaz.
DOKUZUNCU MESELE
Rivayetlerde vukuat-ı Süfyaniye ve hâdisat-ı istikbaliye Şam’ın etrafında ve Arabistan’da tasvir edilmiş.
اَللّٰهُ اَعْلَمُ bunun bir tevili şudur ki:
Merkez-i hilafet eski zamanda Irak’ta ve Şam’da ve Medine’de bulunduğundan, râviler kendi içtihadlarıyla –daimî öyle kalacak gibi– mana verip “merkez-i hükûmet-i İslâmiye” yakınlarında tasvir etmişler, Halep ve Şam demişler. Hadîsin mücmel haberlerini, kendi içtihadlarıyla tafsil etmişler.
ONUNCU MESELE
Rivayetlerde eşhas-ı âhir zamanın fevkalâde iktidarlarından bahsedilmiş.
وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ bunun tevili şudur ki:
O şahısların temsil ettikleri manevî şahsiyetin azametinden kinayedir. Bir vakit Rusya’yı mağlup eden Japon Başkumandanının sureti; bir ayağı Bahr-i Muhit’te, diğer ayağı Port Artür Kalesi’nde olarak gösterildiği gibi şahs-ı manevînin dehşetli azameti, o şahsiyetin mümessilinde hem o mümessilin büyük heykellerinde gösteriliyor.