Hem de şu içtimaî sistemdeki damar-ı zulmün bir mecrası da Hem de şu içtimaî sistemdeki damar-ı zulmün bir mecrası da şudur: Yüksek tabakada birinin öldürülmesiyle, çok seneler matem tutulur. Halbuki onun cinayetiyle tabaka-i avamda yüzer belki binler kişi telef olsa bir iki günde unutulur. Şu ise adalet-i Kur’aniyeye zıttır. Bir şah, bir gedayı öldürse şeriat kısasa hükmeder, ikisini bir görür.

Müstahak Bir Ceza

Şeriatın اَلْقَاتِلُ لَا يَرِثُ düstur-u âdilanesi, şeriat-ı fıtriye olan kavanin-i kadere muntabıktır ki tarîk-i gayr-ı meşru ile bir maksadı takip eden, maksudunun zıddıyla ceza görüyor. Wilson, Klemanso, Venizelos gibi.

Şuna bir misal: Bidayet-i inkılabımızdan beri, sevab-ı âhiretin vesilesini dinsizcesine şan ve şerefe vasıta yapanlar, müthiş bir rezaletle neticelendi. Muvakkat bir şan ve şereften sonra, elîm bir sukut takip etti. Lisan-ı halleri لَيْتَنٖى كُنْتُ نَسْيًا مَنْسِيًّا tilavet ediyor.

Fıtrat-ı insan bir mezraa hükmündedir ki secaya-yı hasene temayülat-ı şerriye ile beraber, taneler gibi dest-i kaderle içinde ekilmiştir.