Ve böylece mü’minleri yeisten kurtarıp İslâmiyet’in, Risale-i Nur’la istikbaldeki parlak zaferlerine işaretler edip müjdeler vermiştir.

Evet, o nurani Lâhika mektubları ki ruhları, kalpleri cezb ve fetheden, akılları teshir eden hakikatlerle doludur. Bu Lâhika mektublarından bazıları ileride yeri geldikçe dercedilecektir. Hazret-i Üstadın Kastamonu’daki hayatına dair malûmatı, Kastamonu’dan yazdığı mektubların bir kısmından bazı parçalar almakla ve oradaki hâlis ve sadık Nur talebelerinin mektublarından birkaç mektubu bu tarihçeye idhal etmek suretiyle takdim ediyoruz.

Aşağıda yazılan mektublar, beş yüz sahifeden ziyade olan Kastamonu Lâhikası’ndan, Üstadın Kastamonu’dan Isparta’daki talebelerine gönderdiği mektublarından beş on mektubdur. Bu mektublarda Hazret-i Üstad, talebelerine, el yazısıyla risaleleri yazmalarının, neşretmelerinin ehemmiyetini; Risale-i Nur talebelerinin şimdilik cüz’î gibi görünen hizmetlerinin, hakikatte kâinatta en muazzam mesele olduğunu ve bir gün bu memlekette Risale-i Nur’un nuruyla geniş çapta fütuhat olacağını müjdelemekte, Risale-i Nur’un dairesinin ve neşriyatının temellerini, esaslarını vaz’ ve tahkim etmektedir.

***

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Risale-i Nur’un hizmetindeki ekser şakirdleri birer nevi keramet ve ikram-ı İlahî hissettikleri gibi; bu âciz kardeşiniz çok muhtaç olduğu için çok nevilerini ve çeşitlerini hissediyor. Ve bu sıralarda bu havalideki şakirdler, yeminle itiraf ediyorlar ki: Biz Nur’un hizmetinde çalıştıkça hem maişetçe hem istirahat-i kalpçe bir genişlik, bir ferah zahir bir surette hissediyoruz. Ben kendimce o kadar hissediyorum ki nefis ve şeytanım, o bedahete karşı hayret ederek sustular.

Said Nursî

***