Şu semanın arza bakan, cennete dikkat eden
Binler müdakkik gözleriz biz. (Hâşiye)
Tûba-i hilkatten semavat şıkkına
Hep Kehkeşan ağsanına
Bir Cemil-i Zülcelal’in dest-i hikmetiyle takılmış
Pek güzel meyveleriz biz.
Şu semavat ehline birer mescid-i seyyar,
Birer hane-i devvar birer ulvi âşiyane
Birer misbah-ı nevvar birer gemi-i cebbar
Birer tayyareleriz biz.
Bir Kadîr-i Zülkemal’in, bir Hakîm-i Zülcelal’in
Birer mu’cize-i kudret birer hârika-i sanat-ı hâlıkane
Birer nadire-i hikmet birer dâhiye-i hilkat
Birer nur âlemiyiz biz.
Böyle yüz bin dil ile yüz bin bürhan gösteririz,
İşittiririz insan olan insana.
Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü,
Hem işitmez sözümüzü, hak söyleyen âyetleriz biz.
Sikkemiz bir, turramız bir, Rabb’imize müsebbihiz, zikrederiz abîdane.
Kehkeşan’ın halka-i kübrasına mensup birer meczuplarız biz.
اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى
Said Nursî
***
___
Hâşiye: Yani cennet çiçeklerinin fidanlık ve mezraacığı olan zeminin yüzünde hadsiz mu’cizat-ı kudret teşhir edildiğinden, semavat âlemindeki melaikeler o mu’cizatı ve o hârikaları temaşa ettikleri gibi; ecram-ı semaviyenin gözleri hükmünde olan yıldızlar dahi güya melaikeler gibi zemin yüzündeki nâzenin masnuatı gördükçe cennet âlemine bakıyorlar ve o muvakkat hârikaları bâki bir surette cennette dahi temaşa ediyorlar gibi bir zemine, bir cennete bakıyorlar. Yani o iki âleme nezaretleri var, demektir.