Ankara’daki hayatına dair Risale-i Nur’dan bir parça
(Yirmi Üçüncü Lem’a “Tabiat Risalesi”nden)

1338’de Ankara’ya gittim. İslâm ordusunun Yunan’a galebesinden neşe alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessasane çalıştığını gördüm. Eyvah dedim, bu ejderha imanın erkânına ilişecek! O vakit, şu âyet-i kerîmenin bedahet derecesinde vücud ve vahdaniyeti ifham ettiği cihetle ondan istimdad edip o zındıkanın başını dağıtacak derecede Kur’an-ı Hakîm’den alınan kuvvetli bir bürhanı, Arabî bir risalede yazdım. Ankara’da, Yeni Gün Matbaasında tabettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nadir olmakla beraber, gayet muhtasar ve mücmel bir surette o kuvvetli bürhan tesirini göstermedi. Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti hem kuvvet buldu…

***


(Bedîüzzaman, kendisine tevdi edilen mebusluğu ve teklif edilen Diyanet’teki Müşavere Azalığını ve Şark Vilayetleri Umumî Vaizliğini kabul etmeyerek Ankara’dan Van’a giderken “Eski Said”i Yeni Said’e götüren tren bileti.)