etmesinler. Komünizme ve dine karşı tuttukları doğru yolda azimle devam etsinler.

Nur talebeleri namına

Sadık, Sungur, Ziya

***

Bedîüzzaman

Bergson “Ahlâkla Dinin İki Kaynağı” adlı son kitaplarından birisinde; bilhassa ahlâkın, bir insan cemiyetinde alçalmış vak’a derekesinden ulvi mefkûre seviyesine ancak dindar ve temiz şahsiyetler sayesinde yükselebileceğini kaydeder.

Bu görüş, insanlık ve Müslümanlık tarihinde sayısız örneklerle her zaman tahakkuk eylemiştir. Zaten psikoloji ilmine dayanan terbiye sanatı –an’anevî yollarında– bu umdeye tutunduğu ve yeni bir istikamet verilecek nesilleri bu kabîl örnek insanları taklide sevk ettiği nisbette, bizden evvelki devirlerde, bizden çok mesud insanlar yetiştirmiştir.

Bedîüzzaman, hangi cemiyette ve hangi devirde yaşarsa yaşasın, işte bu işaret ettiğimiz örnek insan vasıflarını muhafaza eden temiz ve müstesna şahsiyetlerden birisidir. Türk milletini mahvetmek için casus ellerle perde arkasında yetiştirilmiş ve Türk milletini yalanla, dolanla her saniye aldatmayı kendine bir geçinme sanatı edinmiş bir sürü vatan haini ve millet düşmanı mahluklar, bu temiz şahsiyetin yıllardan beri hayatını cendereye sokmuştur.

Sorarız: (Fakat kime soracağız? Bu sorgudan da ne umacağız?) Bütün tarihimizde, her fırsatta, en korkunç ve amansız düşmanlığını ispat eden Fener Patrikleri, muhteşem saraylarında saltanat sürerken; bu aziz toprağın asırlardan beri tapusunu –en az bin senelik bir mülkiyet hakkıyla– etinde ve kalbinde taşıyan Bedîüzzaman, bu fesat ocağının bir kapıcısı kadar da mı yaşamak hakkından mahrum kalsın?

Hangimiz yaprakları arasında fikrî ve ruhî seyahatlere kalktığımız kitaplarımızın, ansızın mukaddes bilinen meskenimize tecavüz edilerek, odamızda baskına uğrayarak ellerimizden kapılıp gasbedilmesine tahammül edebiliriz? Böyle bir hareket –güya taklit