cüretkâr, bir türlü ceza görmüyor. Yine Üstadın kılık kıyafetiyle uğraşılıyor. Devr-i sâbıkta olduğu gibi, ziyaretine gelenler yine kaydedilip karakollara çağrılıyor.

Kendisini milletine hasreden seksen yaşındaki ihtiyar bir din âlimi, öldürülmek isteniyor hem de Ramazan Bayramı akşamı, iftar yemeğine zehir konulmak suretiyle.

Bu ne feci, bu ne tahammül edilmez bir haldir. Tecrit edilmiş, daimî bir tarassud altında, kapısında bekçi… O, içeride ölümle baş başa bırakılıyor.

Heyhat! Geliniz ey ehl-i İslâm! Hep beraber ağlaşalım. Hayır, hayır! Gözyaşlarıyla, feryat ile tedavisi mümkün değil bu derdin. Allah için uğraşalım.

Nihat Yazar

***

Bedîüzzaman Said Nur

Büyük ve dâhî adamların beşiği olan Türkiye, şimdiye kadar ne kadar mebzul mücahidler, müceddidler ve bütün manasıyla büyük insanlar görmüştür. Onların idrak ettikleri hayat şartları ve gördükleri itibar, buldukları ve mazhar oldukları hürmet, kadr ü kıymetlerine aslâ nakîse vermemekle beraber, yürüdükleri hak yolunda muhakkak ki kendilerine büyük kolaylıklar temin etmiştir.

Bu şartların makûs tecellisine ve zulmün en ağırına maruz kaldığımız şu geçmiş yirmi beş yıl, bize ağır mücadele ve mücahedeler içinde yoğrulmuş, davasının ve imanının azametinden ilham almış ve büyüklüğünü dünyanın en hücra köşelerine yaymış bir dâhî, bir nur ve fazilet timsali hediye etmiştir.

Nur’u, birçok muzlim vicdanları aydınlatmış; kudreti, birçok zayıf imanlı insanlara cesaret vermiş; dehası, birçok nasibsiz insanların ruhuna ilham serpmiş olan bu büyük adam, hiç şüphe yoktur ki Said Nur Hazretleridir.

Ondan fazilet ve fedakârlık dersi alan birçok yolunu şaşırmış insanlar, kendilerini mesud ve aydınlık bir sahranın ortasında bulmuşlardır.