hücumuna mukabil çıkmış, bu suretle mü’minlerin nokta-i istinadı, kızıl tehlikenin bu vatanı istilasına karşı Kur’anî bir set ve âlem-i İslâm’ın kahraman Türk milletine eskisi gibi muhabbet, uhuvvet ve ittifakının medarı olmuştur.

Evet Said Nursî, gayet câmi’ bir istidada mâlik bir zattır. Bu istidatların hepsinde çok ileri gitmiştir. Cüz ile küllü, âfakın en geniş dairesi ile enfüsî dairesini, mesela zerre ile samanyolunu beraberce dikkatle tetkik eder, onlardaki envar-ı tevhidi görür, gösterir ve ispat eder. Bir yandan âlem-i İslâm ve insaniyete uzanan küllî hizmet-i imaniye ile meşgul, bir yandan inziva hayatı geçirerek kalem-i kudretin mektubatı olan fıtratın antika eserlerini, sanat-ı İlahiyenin mu’cizelerini temaşa ve tefekkür ile kitab-ı kâinatı mütalaa eder ve böylece her gün bu müteaddid ulvi vazifeleri yaparak marifet-i İlahiye ve huzurun nihayetsiz ezvak ve envarında terakki eder.

İşte bu halet-i ruhiye ve ahval-i kudsiye Üstadın hayatının her safhasında müşahede edildiği gibi Emirdağı’nda geçirdiği hayatı da hep bu mezkûr mana ile doludur. Lâhikalardaki mektublarda bir derece beyan edilmişse de nâkıstır. Bu Tarihçe’de ancak denizden bir katrecik ile iktifa edilmiştir.

***