derim. Avrupa feylesoflarına hiddet ediyorum, onları vuruyorum. Felillahi’l-hamd Risale-i Nur, o muannid kâfirin hülyasını kırdığı gibi; maddiyyun, tabiiyyun feylesoflarını tam susturur bir vaziyete girmiştir.

Dünyada hangi şekilde olursa olsun, hiçbir hükûmet yoktur ki kendi memleketinin böyle mübarek mahsulünü ve sarsılmaz bir maden-i kuvve-i maneviyesini yasak etsin ve nâşirini mahkûm eylesin! Avrupa’da rahiplerin serbestiyeti gösteriyor ki hiçbir kanun, târik-i dünya olanlara ve âhirete ve imana kendi kendine çalışanlara ilişmez.

Elhasıl: On sene kadar sebepsiz bir nefye mahkûm; ihtilattan, muhabereden memnû, gurbetzede bir ihtiyar adamın, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanına dair hatırat-ı ilmiyesini yazmasını, dünyada hiçbir kanun ona yasak diyemez ve demez kanaatindeyim. Ve şimdiye kadar hiçbir âlim tarafından tenkit edilmemesi, elbette o hatırat, ayn-ı hak ve mahz-ı hakikat olduğunu ispat eder.

Benim ittihamım ve tevkifime sebep gösterilen Dördüncü Madde

Devletçe yasak edilen tarîkat dersini vermekle ihbar edilmiş olmaklığımdır.

Elcevap: Evvela, elinizdeki bütün kitaplarım şahittirler ki ben hakaik-i imaniye ile meşgulüm. Hem müteaddid risalelerde yazmışım ki: “Tarîkat zamanı değil belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarîkatsız cennete giden pek çok fakat imansız cennete girecek yok. Onun için imana çalışmak zamanıdır.” diye beyan etmişim.

Sâniyen: On senedir Isparta vilayetinde bulunuyorum. Biri çıksın “Bana tarîkat dersi vermiş.” desin. Evet, bazı has âhiret kardeşlerime ulûm-u imaniye ve hakaik-i âliye dersini, hocalık itibarıyla vermişim. Bu, tarîkat talimi değil belki hakikat tedrisidir.

Yalnız bu kadar var; ben Şafiîyim, namazdan sonraki tesbihatım Hanefî tesbihatından biraz farklıdır. Hem akşam namazından yatsı namazına kadar ve fecirden evvel, hiç kimseyi kabul etmemek şartıyla, kendi kendime günahlarımdan istiğfar ve âyetler okumak gibi şeylerle meşguliyetim var. Zannederim, dünyada hiçbir kanun bu hale yasak diyemez.