beyanname neşreder ve mebuslara dağıtır. Kâzım Karabekir Paşa da M. Kemal’e okur. O beyanname şudur:

يَا اَيُّهَا الْمَبْعُوثُونَ اِنَّكُمْ لَمَبْعُوثُونَ لِيَوْمٍ عَظٖيمٍ

Ey mücahidîn-i İslâm ve ey ehl-i hall ü akd!..

Bu fakirin, bir meselede on sözünü, birkaç nasihatini dinlemenizi rica ediyorum.

1- Şu muzafferiyetteki hârikulâde nimet-i İlahiye bir şükür ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa nimet böyle şükür görmezse gider. Mademki Kur’an’ı, Allah’ın tevfikiyle düşmanın hücumundan kurtardınız. Kur’an’ın en sarîh ve en kat’î emri olan salât gibi feraizi imtisal etmeniz lâzımdır. Tâ onun feyzi, böyle hârika suretinde üstünüzde tevali ve devam etsin.

2- Âlem-i İslâm’ı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız. Lâkin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeair-i İslâmiyeyi iltizam ile olur. Zira Müslümanlar, İslâmiyet hasebiyle sizi severler.

3- Bu âlemde, evliyaullah hükmünde olan gazi ve şühedalara kumandanlık ettiniz. Kur’an’ın evamir-i kat’îsine imtisal etmekle, öteki âlemde de o nurani güruha refik olmaya çalışmak, âlîhimmetlilerin şe’nidir. Yoksa burada kumandan iken orada bir neferden istimdad-ı nur etmeye muztar kalacaksınız. Bu dünya-yı deniyye, şan ve şerefiyle öyle bir meta değil ki aklı başındaki insanları işbâ etsin, tatmin etsin ve maksud-u bizzat olsun.

4- Bu millet-i İslâm’ın cemaatleri, her ne kadar bir cemaat namazsız kalsa hattâ fâsık da olsa yine başlarındakini mütedeyyin görmek ister. Hattâ umum Kürdistan’da, umum memurlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: Acaba namaz kılıyorlar mı? derler, namaz kılarsa mutlak emniyet ederler; kılmazsa ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir.

Bir zaman Beytüşşebab aşâirinde isyan vardı. Ben gittim sordum: “Sebep nedir?”

Dediler ki: “Kaymakamımız namaz kılmıyordu, öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?” Halbuki bu sözü söyleyenler de namazsız hem de eşkıya idiler.