Orada, sekiz sene ağır bir istibdat ve göz hapsi altında bir sürgün hayatı geçirtiliyor. Fakat o, kat’iyen boş durmuyor, neşr-i envar-ı Kur’aniyeye gizli olarak devam ediyor. Bilhassa İnebolu’da çok fedakâr ve faal talebeleri yetişiyor. Aynen Isparta talebeleri gibi şevkle Risale-i Nur’u yazmaya ve etrafa perde altında neşretmeye başlıyorlar. Karadeniz havalisinde de Risale-i Nur eserleri böylece büyük bir rağbet görmeye başlıyor.

Hazret-i Üstad Kastamonu’da iken Isparta’daki talebeleriyle daima alâkadar idi. O, izn-i İlahî ile biliyordu ki Risale-i Nur’u dünyaya ilan ve neşredecek fedakârlardan ve nâşirlerden kısm-ı a’zamı, Isparta’dan çıkacak veya Isparta merkezindeki hizmet ile bu büyük vazife îfa edilecek.

Risale-i Nur şakirdleri, sevgili Üstadlarının hal ve istirahatiyle çok alâkadardırlar. Müşfik Üstadlarından ve Nurcu kardeşlerinin Risale-i Nur hizmetlerinden sık sık haber almayı arzu ederler.

Bedîüzzaman Said Nursî, yirmi yedi sene zarfında, Nur talebelerine hitaben ilmî, imanî, İslâmî mevzularda ve hizmet-i imaniyeye dair bazı mektublar yazmıştır. Nur talebeleri de çok müştak oldukları bu mektubları el yazılarıyla çoğaltarak neşretmişlerdir. Din düşmanlarının, postahanelerden Nur risalelerini ve mektublarını göndermeyi yasak edecek dereceye varan şiddetli tazyikatları zamanında bu mektubları ve Nur risalelerini, Nur talebeleri köyden köye, kasabadan kasabaya, vilayetten vilayete götürmüşlerdir. Hattâ kendi aralarında “Nur postacıları” meydana getirmişlerdir. Bütün ruh u canlarıyla gönüllü olan bu Nur postacıları, bu hizmetin en kudsî bir vazife olduğuna inanmışlardır.

Gayet ehemmiyetli ve hakikatli olduğu kadar gayet güzel olan ve Risale-i Nur’un “Lâhika mektubları” ismini alan bu mektublar, Nur talebelerinin ruhî birçok ihtiyaçlarını tatmin etmiştir. Hem Risale-i Nur talebelerine, Kur’an ve iman hizmetinde birer rehber hükmüne geçmiş hem İslâmiyet düşmanlarının bütün bütün yalan ve uydurma propagandalarına aldanmamak ve intibah vermek hususunda uyandırıcı bir tesir husule getirmiştir. Ve bu suretle de dinsizliğin o muvakkat şaşaalı saltanatı devrinde –çok kimselerin ümitsizliğe ve atalete düşürüldüğü o karanlık günlerde– kalplere inşirah ve sürur vermiş ve iman hizmeti için faaliyet aşkını yerleştirmiştir.