altında bir saatlik nöbet, bir sene ibadetten hayırlıdır; aynen öyle de o zaman-ı müthişede, değil yüz otuz risaleyi belki iman ve İslâmiyet’e dair hakiki bir tek risale yazabilmek dahi binler risale kıymet ve ehemmiyetinde idi.

Evet, dinsizliğin hüküm-ferma olduğu o dehşetli devirde, ehl-i din, terzil edilmeye çalışılıyordu. Hattâ Kur’an’ı dahi tamamen kaldırmak ve Rusya’daki gibi dinî akideleri tamamen imha etmek düşünülmüş fakat millet-i İslâmiyece bir aksü’l-ameli netice verebilmesi ihtimali ileri sürülünce bundan vazgeçilmiş, yalnız şu karar alınmıştı: “Mekteplerde yaptıracağımız yeni öğretim usûlleriyle yetişecek gençlik, Kur’an’ı ortadan kaldıracak ve bu suretle milletin İslâmiyet’le olan alâkası kesilecek!” Bütün bu dehşet-engiz planları çeviren o müthiş fitnenin menbaları, şimdiki dinî inkişafın muarızı ve düşmanları olan haricî dinsiz cereyanların reisleri ve adamları idi.

Evet, Türk milleti içerisinde meydana getirilen o dehşetli hâdisatın içyüzünü, tafsilatını, istikbalin hakikat-perest tarihçilerine ve bunları şimdi Demokrat idaredeki serbestiyetle bir derece neşretmekte olan İslâm-Türk muharrirlerine havale ediyoruz.

Bizim vazifemiz, yalnız ve yalnız hakaik-i imaniye ve Kur’aniye ile meşgul olmaktır. Biz yalnız ve yalnız iman ve İslâmiyet cereyanındayız.

Evet, o dalalet ve zındıkanın en azgın devirlerinde Bedîüzzaman Said Nursî, daimî nezaret ve tarassud altında ve böyle müthiş ve pek çok ağır şerait içerisinde idi. Nemrutların, Firavunların, Şeddadların ve Yezidlerin yapamadığı zulümlerin envaı Bedîüzzaman’a yapılıyordu. Ve yirmi beş sene böyle devam etti. O zaman âlem-i İslâm, maddeten fakirdi ve müstevlilerin esaretinde bulunuyordu. Bütün gizli fesat ve dinsizlik komiteleri hem Türkiye’de hem âlem-i İslâm’da müthiş faaliyetler yapıyor ve taraftarları onları destekliyor ve hepsi de İslâmiyet aleyhinde ittifak ediyorlardı.

İşte Risale-i Nur, asr-ı saadette İslâm’ın cihanı fetih anahtarları hükmünde olan Bedir, Uhud muharebelerinin ehemmiyeti nevinden bir kıymeti ihtiva eden bir zamanın mahsulüdür ki vesile olduğu hizmet-i imaniye ve îfasında bulunduğu manevî cihad-ı diniye, tarihte asr-ı saadetten maada hiçbir zamanda görülmemiş bir azamettedir.