hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiştir. Bunların torunlarına kılınç çekilmez, siz de çekmeyiniz; teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Millet, irşad ve tenvir edilmelidir!” diye cevap gönderiyor. Fakat yine hükûmet, Bedîüzzaman’ı Garbî Anadolu’ya nefyediyor.

Van’da mağaradan çıkarılıp Anadolu’ya hareket etmek üzere jandarmalarla sevk edilirken, yollara dökülüp “Aman Efendi Hazretleri bizi bırakıp gitme. Müsaade buyur sizi göndermeyelim. Arzu ederseniz Arabistan’a götürelim.” diye yalvaran silahlı gruplara, ahaliye ve ileri gelen zatlara: “Ben Anadolu’ya gideceğim, onları istiyorum.” diyerek hepsini teskin ediyor.

Evvela, Burdur vilayetine askerî muhafızlarla nefyediliyor. Burdur’da zulüm ve tarassudlar altında işkenceli bir esaret hayatı geçiriyor. Fakat aslâ boş durmuyor, on üç ders olan “Nur’un İlk Kapısı” kitabındaki hakikatleri bir kısım ehl-i imana ders verip gizli olarak kitap haline getiriyor. Bu hikmet cevherlerinin kıymetini takdir eden müştak ehl-i iman, el yazılarıyla bu kitabı çoğaltıyorlar. Nihayet “Burada Said Nursî boş durmuyor, dinî musahabelerde bulunuyor.” diye gizli din düşmanları tarafından rapor tanzim ettiriliyor ve burada da “Hücra bir köşede, mahrumiyetler, kimsesizlik ve gurbet hayatı içinde kendi kendine ölür gider.” düşüncesiyle dağlar arasında tenha bir yer olan Isparta vilayetine bağlı Barla nahiyesine gönderilmeye karar veriliyor.

Bedîüzzaman Said Nursî Burdur’da iken bir gün, o zamanın Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Mareşal Fevzi Çakmak Burdur’a geliyor. Vali, Mareşal’e: “Said Nursî hükûmete itaat etmiyor, gelenlere dinî dersler veriyor.” diye şekvada bulunuyor. Mareşal Fevzi Çakmak, Bedîüzzaman’ın ne kadar dâhî ve ne kadar manevî büyük ve müstakim bir zat olduğunu bildiği için diyor ki: “Bedîüzzaman’dan zarar gelmez, ilişmeyiniz. Hürmet ediniz.”

Sürgün edildiği bütün yerlerde, Bedîüzzaman aleyhinde cebirle resmî kimseler vasıtasıyla dehşetli propagandalar yaptırılarak; ehl-i imanın, Üstad Bedîüzzaman’a yaklaşmamaları ve dinî derslerinden istifade etmemeleri için çok menfî gayretler sarf ediliyor. Fakat Üstadın imanî derslerinin nüfuz ve kıymeti, ahali arasında kalpten kalbe sirayet ediyor ve eserlerine olan aşk ve muhabbet, kalpleri istila ediyor.