İşte ben bu ittihadın efradındanım. Ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa sebeb-i iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim.
Elhasıl: Sultan Selim’e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâm’daki fikrini kabul ettim. Zira o vilayat-ı şarkiyeyi ikaz etti. Onlar da ona biat ettiler. Şimdiki Şarklılar, o zamandaki Şarklılardır. Bu meselede seleflerim, Şeyh Cemaleddin-i Efganî, allâmelerden Mısır Müftüsü merhum Muhammed Abdüh, müfrit âlimlerden Ali Suavi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâm’ı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim’dir ki demiş:
İhtilaf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni
İttihatken savlet-i a’dayı def’e çaremiz
İttihat etmezse millet, dağdar eyler beni…
Yavuz Sultan Selim
Ben zahiren buna teşebbüs ettim, iki maksad-ı azîm için:
Birincisi: O ismi tahdid ve tahsisten halâs etmek ve umum mü’minlere şümulünü ilan etmek. Tâ ki tefrika düşmesin ve evham çıkmasın.
İkincisi: Bu geçen musibet-i azîmeye sebebiyet veren fırkaların iftirakının, tevhid ile önüne set olmaktı. Vâ esefâ ki zaman fırsat vermedi. Sel geldi, beni de yıktı. Hem derdim: Bir yangın olsa bir parçasını söndüreceğim. Fakat hocalık elbisem de yandı. Ve uhdesinden gelemediğim bir yalancı şöhret de maalmemnuniye ref’ oldu.
Ben ki âdi bir adamım. Böyle meclis-i mebusan ve a’yan ve vükelanın en mühim vazifelerini düşündürecek bir emri, uhdeme aldım. Demek cinayet ettim…
SEKİZİNCİ CİNAYET
Ben işittim ki askerler bazı cemiyetlere intisap ediyorlar. Yeniçerilerin hâdise-i müthişesi hatırıma geldi. Gayet telaş ettim. Bir gazetede yazdım ki:
Şimdi en mukaddes cemiyet, ehl-i iman askerlerin cemiyetidir. Umum mü’min ve fedakâr askerlerin mesleğine girenler, neferden seraskere kadar dâhildir. Zira ittihat, uhuvvet, itaat, muhabbet ve i’lâ-i kelimetullah, dünyanın en mukaddes cemiyetinin maksadıdır.