Nurcularda pek hâlisane, fedakârane inkişaf ettiği gibi ve eski ecdadlarımızın kemal-i aşkla ruhlarını feda ettikleri bir hakikate Nur şakirdleri o milyonlar kahraman ecdadlarından irsiyet aldıkları kuvvetli bir fedailik ile o hakikate bağlanmaları, şimdiye kadar resmî veya siyasî, gizli ve aşikâr cemiyetler ve komiteciliğe ihtiyaç bırakmıyordu. Demek, şimdi bir ihtiyaç var ki kader-i İlahî onları bize musallat ediyor. Onlar mevhum bir cemiyet isnadıyla zulmederler. Kader ise “Neden tam ihlasla, tam bir tesanüdle, tam bir hizbullah olmadınız?” diye bizi onların elleriyle tokatladı, adalet etti.

Said Nursî

***

Bu defa taarruz pek geniş dairede. Reis-i Hükûmet ve hazır kabine, planlı ve dehşetli bir evham ile hücum etti. Benim aldığım bir habere göre ve çok emarelerle gizli münafıkların yalan jurnalleri ve desiseleriyle bizi hilafet komitesiyle ve Nakşî tarîkatının gizli cemiyetiyle tam alâkadar, belki pişdar gösterip hükûmeti büyük bir telaşa sevk ederek, Nur’un büyük mecmualarının İstanbul’da ciltlenip âlem-i İslâm’da intişarını ve inayet ve makbuliyetlerini bir delil gösterip hükûmeti korkutup kıskanç resmî hocaları ve vehham memurları aleyhimize insafsızca çevirdiler. Tahminlerince herhalde çok vesikalar, emareler görülecek hem Eski Said damarıyla tahammül etmeyerek ortalığı karıştıracak diye kanaatleri varmış. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun, o musibeti binden bire indirdi. Bütün taharrilerde hiçbir cemiyet ve komitelerle bir alâkamızı bulamadılar. Yoktur ki bulsunlar. Onun için savcı iftiralara ve yanlış manalara, medar-ı mes’uliyet olmayan cüz’î isnadlara mecbur olmuş.

Madem hakikat budur, Nurlar ve biz yüzde doksan dokuz derece musibetten halâs olduk. Öyle ise değil şekva belki binler şükretmekle inayet-i İlahiyenin bu cilvesinin tamamını sabır, şükür, istirhamla beklemeliyiz ve Nur dersleriyle bu medresenin mütemadiyen çıkan ve giren muhtaç ve müştaklarına teselli vererek yardım etmeliyiz.

Said Nursî

***