Üstadın Emirdağ’a Gidişi

Üstad Bedîüzzaman, İstanbul’daki muhakemesinin beraetle neticelenmesini müteakip Emirdağ’a geldi. Emirdağ’da ramazan ayının bir gününde kıra çıktığı zaman, bir başçavuş ve üç silahlı jandarma yanına gönderilerek, gelecek fıkrada beyan edildiği gibi kendisine şapka giymesi teklif ediliyor; bu sebeple karakola celbediliyor. Bunun üzerine Üstad bir istida yazarak Adliye ve Dâhiliye Vekaletine gönderiyor; aynı zamanda Ankara’daki bir talebesine de göndererek alâkadar mebuslara hâdisenin duyurulmasını bildiriyor. Ankara’daki talebeleri, bu şekvanın bir nüshasını, Samsun’da münteşir Büyük Cihad gazetesine gönderiyorlar. Yazı, Büyük Cihad’da “En Büyük İspat” başlığı altında ve bir hâşiye ilâve edilerek neşrediliyor. Sonra, Ankara ve İstanbul Üniversitesindeki Nur talebeleri de iki üç makale yazı, Büyük Cihad gazetesine gönderiyorlar ve neşrediliyor.

Bu sıralarda Malatya Hâdisesi vukua geliyor; dindarlar aleyhinde bir sürü yalan, iftira, tezvir propagandası başlıyor. Bu tahriklere aldanan bazı şahsiyetler, dinî gazetelerden medar-ı ittiham noktalar bulmak için çalışıyorlar. Samsun’da da mezkûr “En Büyük İspat” başlıklı yazı ve üniversite Nur talebelerinin makaleleri dolayısıyla, gazete neşriyat müdürü ile Ankara’dan bu yazıların bazılarını gönderen bir Nur talebesi tevkif edilerek mahkemeye veriliyor. Nurculuğun memlekette inkişafı aleyhinde gazetelerde beyanatlar, kanaatler ileri sürülüyor. Altı yüz kadar Nur talebesinin mahkûmiyetini istihdaf eder şekilde, Türkiye’de yirmi beş yerde taharri yapılıp bir kısmında dava açılıyor. Neticede Risale-i Nur’da ve Nur talebelerinde medar-ı ittiham bir nokta olmayıp suç bulunmadığı kanaatine varılıyor.

Samsun’da açılan davada evvela mahkûmiyete karar verilmişse de Mahkeme-i Temyizin Risale-i Nur eserleri ve müellifi Bedîüzzaman hakkında serdettiği mütalaa ile mahkûmiyet kararını esastan bozması sebebiyle, tekrar yapılan duruşmada, yazılarda suç unsuru bulunmadığı kanaatine varılarak beraet kararı verilmiştir.