İsterdi ki o beyt yıkılıp şöhreti sönsün

Halk Kâbe’yi terk ederek kiliseye dönsün

İsterdi ki çeksin doğacak nura bir set

Hem doğmadan ölsün diye Mahbub-u Müebbed

Günlerce gidip Kâbe’ye hem yaklaşan ordu

Birdenbire bir tehlike sezmiş gibi durdu

Süratle gelip bir sürü kuş, semt-i bahirden

Taş harbine başlar pek acib hepsi birden

İndikçe havadan o muamma gibi taşlar

Cansız yıkılıp yerlere yatmış nice başlar

Şahıyla beraber kocaman orduyu Mevla

Olsun diye Mahbub’a nişan, eyledi mevta

Hem kavm-i Kureyş, söndürelim derken o nuru

Erkek ve kadın, cümlesinin kaçtı huzuru

Müşrik ve muvahhid, iki fırka olup urban

Yıllarca dökülmüş yine kan üstüne bir kan

Şakk etti kamer, Fahr-i Beşer, ol yüce Server

Her yerde ve her anda onun nuru muzaffer

Kur’an’dı kavli, nurdu yolu, ümmeti mutlu

Ümmet olanın kalbi bütün nur ile doldu

Çekmezdi keder, ol sözü cevher, özü kevser

Ol Sure-i Kevser, dedi a’dasına “ebter!”

Ol Şems-i Ezel’den kaçınan ol kuru başlar

Gayya-i cehennemde bütün yakmış ateşler

Bitmişti nefes, çıkmadı ses, bıktı da herkes

Ol nura varıp baş eğerek hem dediler pes

İdraki olan kafile ayrıldı Kureyş’ten

Feyz almak için doğmuş olan şanlı güneşten