ve dalalete düşmemeleri ve imanlarını takviye edip kurtarmaları için ve hakikat-i Kur’aniye ve imaniyeye tam hizmet etmek ve hariçten gelen, dâhilde çıkan dinsizlere karşı dayanmak için zâil ve fâni dünyasını terk etmek, elbette sünnet-i seniyeye muhalefet değil belki hakikat-i sünnete mutabakattır. Ve Sıddık-ı Ekber’in “Cehennemde vücudum büyüsün, tâ ehl-i imana yer bulunmasın.” diye fedakârlıkta a’zamî sadakatin bir zerresini kazanmak fikriyle, bîçare Said bütün ömründe tecerrüdü, istiğnayı ihtiyar etmiş.

Sâlisen: Risale-i Nur’un talebelerine “Başkaları evleniyorlar, siz tezevvücden vazgeçiniz.” denilmemiş, denilmez. Fakat talebeler birkaç tabakadır. Bir tabakanın hakiki ihlası kaybetmemek ve hakiki fedakârlık ve a’zamî bir sadakat taşımak için dünya ihtiyaçlarına mümkün olduğu kadar, ömrünün muvakkat bir kısmında bağlanmaması bu zamanda lâzım geliyor.

Eğer hizmet-i Kur’aniye ve imaniyede yardımcı bir hanım bulsa alır. Hizmetine zarar vermez. Lillahi’l-hamd bu neviden çok Nur talebeleri var, zevceleri onlardan geri kalmıyorlar. Belki kadınlardaki şefkatten gelen ücretsiz