atıp yol açtığı halde; o iki nefs-i emmarenin muvakkat bir gaflet fırsatında, hodgâmlık ve meyl-i tefevvuk gibi gayet zulümlü ve zulümatlı hissiyle, büyük bir şükür ve teşekkür yerine “Ne için ben atmadım?” diye en çirkin bir riya ve rekabet damarını hissettim.

Cenab-ı Hakk’a yüz bin şükrediyorum ki Risale-i Nur ve bilhassa İhlas Risaleleri o iki nefsin bütün desaisini izale ve onların açtığı yaraları tedavi ettiği gibi o bir dakika ve on dakikadaki haletleri birden izale etti. Ve manevî bir istiğfar olan kusurumu bildim. O hatanın muaccel cezası olan içindeki elemden ve azaptan kurtuldum.

(Kastamonu L.)

Benim bu otuz sene hayatımda ve Yeni Said tabir ettiğim zamanımda bütün Risale-i Nur’da yazdıklarım ve şahsıma temas eden hakikatlerinin tasdikiyle ve benimle ciddi görüşen ehl-i insaf zatların ve arkadaşların şehadetleriyle iddia ediyorum ki:

Ben nefs-i emmaremi elimden geldiği kadar hodfüruşluktan, şöhret-perestlikten, tefahurdan men’e çalışmışım ve şahsıma ziyade hüsn-ü zan eden Nur talebelerinin belki yüz defa hatırlarını kırıp cerh etmişim.