وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ

sırrına mazhar olup; hüsn-ü kabul ve hüsn-ü tesir ve teveccüh-ü nâsı kazanmak noktalarının Cenab-ı Hakk’ın vazifesi ve ihsanı olduğunu ve kendi vazifesi olan tebliğde dâhil olmadığını ve lâzım da olmadığını ve onunla mükellef olmadığını bilmekle ihlasa muvaffak olur. Yoksa ihlası kaçırır.

______

kendine tercih etmek ve hizmet-i diniyenin mukabilinde gelen menfaat-i maddiyeyi istemeden ve kalben talep etmeden, sırf bir ihsan-ı İlahî bilerek, nâstan minnet almayarak ve hizmet-i diniyenin mukabilinde de almamaktır.

Çünkü hizmet-i diniyenin mukabilinde dünyada bir şey istenilmemeli ki ihlas kaçmasın. Çendan hakları var ki ümmet onların maişetlerini temin etsin. Hem zekâta da müstahaktırlar. Fakat bu istenilmez belki verilir. Verildiği vakit de “Hizmetimin ücretidir.” denilmez. Mümkün olduğu kadar kanaatkârane başka ehil ve daha müstahak olanların nefsini kendi nefsine tercih etmek

وَ يُؤْثِرُونَ عَلٰى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ

sırrına mazhariyetle, bu müthiş tehlikeden kurtulup ihlası kazanabilir.