Ve keza bazan kötülük ifşa edilmese tedricen zâil olması ihtimali vardır. Fakat teşhir edildiği takdirde, sahibinin hiddetini tahrik eder. Daha fazlasını yapmaya bâis olur.

Ve keza نَاس gibi umumî bir sıfatın nifaka münafî olması, hususi sıfatların daha ziyade münafî olmasına delâlet eder. Zira insan mükerremdir. Bu gibi rezaletin şanında değildir.

Sonra اٰمَنَّا ve keza nâs tabiri: Nifakın bir taife veya bir tabakaya mahsus olmayıp insanın nevinde bulunur, hangi taife olursa olsun.

Ve keza نَاس ın tabiri, nifak bütün insanların haysiyet ve şereflerini ihlâl eden bir rezalet olduğundan, enzar-ı âmmeyi nifakın aleyhine çevirtmekle izale ve adem-i intişarına çalışmaları lüzumuna işarettir.

Sual: يَقُولُ ile اٰمَنَّا nın mercileri bir iken birisinin müfred, diğeri cem sîgasıyla zikirlerinde ne hikmet vardır?

Cevap: Zarif bir letafete işarettir ki imanın mevsufu cem ise de telaffuz edeni müfreddir.

يَقُولُ اٰمَنَّا cümlesi onların iman davalarını hikâyedir. Bu cümlede davalarının reddine iki cihetle işaret edildiği gibi, davalarının takviyesine de iki vecihle îma edilmiştir. Şöyle ki:

يَقُولُ kelimesi, madde cihetiyle onların iman davasının an-itikad olmayıp, ancak sözden ibaret bir kavl olduğuna işarettir. Kezalik muzari sîgasıyla onların ale’d-devam yaptıkları müdafaaya sevk eden, vicdanî bir sebep değildir ancak halka karşı bir riyakârlık olduğuna işarettir.

Davalarının takviyesine yapılan işaretler ise:

اٰمَنَّا fiil-i mazinin heyetinden “Biz ehl-i kitap cemaatleri, eskiden beri mü’miniz. Şimdi imandan geri kalmamıza imkân yoktur.” gibi takviye edici bir delil tereşşuh ettiği gibi, cem’e râci olan نَا zamirinden