Âyetü’l-Kübra ve Münâcat’ın hülâsası olan risaleyi dahi tabetmek lâzımdır. Fakat elinizdeki nüsha, benim nüsham gibi mükemmel değil. Biz burada yazıp isterseniz size gönderelim, isterseniz İstanbul’da matbaada olan vekilinize gönderelim. Adresini bildiriniz.

Kardeşimiz Hasan Âtıf, hakikaten Risale-i Nur’un hizmetine pek çok lâyık ve müstaiddir. Müstesna hattıyla beraber ihlası, irtibatı, alâkadarlığı, ciddiyeti, sadakati dahi mükemmeldir. Cenab-ı Hak onun emsalini çoğaltsın. Bu kardeşimizi yirmi mektub yerinde, size canlı bir mektub olarak gönderdik.

Hâfız Ali’nin buradaki kardeşlerine çok yüksek, çok tesirli yazdığı mektuba karşı başta Feyzi, Emin olarak umum namına Feyzi diyor ki: “Biz bu memleket talebeleri, Isparta kahramanlarının küçük kardeşleri belki onların talebeleriyiz. Dersi, hizmeti ve ciddiyeti onlardan alıyoruz. Her birisi, bizim için birer üstaddır. Onların ellerinden öper, arz-ı hürmet ederiz. Cenab-ı Hak, o kahramanlardan ebeden razı olsun, âmin!” diyorlar.

Risale-i Nur’un iskele nâzırı Sabri’nin birinci talebesi ve Risale-i Nur’un ehemmiyetli küçük bir talebesinin küçücük mektubundaki güzel yazı bizi mesrur etti. Cenab-ı Hak onu ve onun gibi Risale-i Nur’a çalışan masumlara tevfik ve selâmet ve saadet ihsan eylesin, âmin!

Hâfız Mustafa’nın bizce pek çok ehemmiyetli olan mektubu, çoktan beri beklediğim bir hakikati gösterdi ki Risale-i Nur dairesindeki şakirdler, istişare suretinde, tabetmek gibi çok ehemmiyetli işleri görmeye başlamalarıdır.

***

Aziz, sıddık, sadık, hâlis ve muhlis kardeşlerim!

Dört beş kardeşlerime ait birer kısacık konuşacağım:

Birincisi: Medrese-i Nuriye’nin mürşidi, müessisi ve müdebbiri Hacı Hâfız kardeşimizin bu defa üçüncü olarak bir teberrükünü gördük. Tâ Barla’da iken tatlı lokmaların kerametli, acib bereketi ve Isparta’da İktisat Risalesi’ni tatlılaştıran iki buçuk okka balın