Sâniyen: Yirmi Beşinci Söz olan Mu’cizat-ı Kur’aniye’nin nısf-ı âhiri, acelelik belasıyla gayet mücmel kalmasına bedel; size evvelce yazdığım gibi bazı lâhikaları onun âhirinde ilhak etmiştik. Şimdi en mühim bir parça, yirmi sene evvel tabedilen Lemaat’ta gördük. Onun da Mu’cizat-ı Kur’aniye zeylleri içine derci pek münasip görüldü.

Kahraman Tahirî’nin bana getirdiği bir nüsha Lemaat’ı çok kıymettar gördüm. Eğer bir nüsha daha o havalide varsa siz de o parçayı nüshalarınızın âhirine yazarsınız. Zaten Lemaat, kendisi de hârikadır. Ramazan-ı şerifte yirmi gün zarfında, nesir bir surette, tekellüfsüz birden yazılmış. Sonra baktık, sehl-i mümteni gibi bir nesr-i manzum ve bir nazm-ı mensur suretini almış. İçinde bu parça daha hârikadır. Lemaat’ta o parçanın serlevhası:

“Îcaz ile beyan i’caz-ı Kur’an.”

“Bir zaman rüyada gördüm ki Ağrı Dağı altındayım. Birden dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı cihanı.” Bundan tâ

“Tarz-ı nazar ikidir; biri zulmettar, diğeri ziyadar.”

serlevhasına kadar. Eğer Lemaat sizin elinize geçmemişse o parçayı buradan size göndereceğiz.

Sâlisen: Hem latîf hem güzel, zarif bir hâdiseyi söyleyeceğim: Bu memlekette Risale-i Nur’a erkeklerden ziyade fedakârane yapışan ihtiyare hanımlar ve ihtiyare hükmünde masume genç hanımlar, eski zaman sırmalı ve yaldızlı gelinlik cihazatının içinde kıymettar parçaları Risale-i Nur’un eczalarının ciltleri üstüne çekip bütün risaleler altın yaldız ile ciltlemiş gibi bir tarza girdi. Risale-i Nur’un manen güzelliğine ve Hüsrev ve Tahirî ve Alilerin ve Hasan Âtıf ve Âsım gibi kardeşlerimizin yaldızlı yazılarının cemaline, cildi üstünde de şirin bir güzellik daha ilâve ettiler.

Hâfız Ali’nin mektubunda yazdığı Ümmühan ve Şahinde değerinde, burada Risale-i Nur’a bütün kuvvetiyle çalışan çok hemşirelerimiz var. Mesela, Âsiye, Saniye, Ulviye, Lütfiye, Aliye gibi Risale-i Nur’un şakirdleri, oradaki hemşirelerine ve kardeşlerine selâm ve dua ediyorlar.

***