فَانْظُرْ اِلٰى كَلَامِ الرَّحْمٰنِ الَّذٖى عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ فَبِاَىِّ اٰيَاتِ رَبِّكَ لَا تَتَجَلّٰى هٰذِهِ الْحَقٖيقَةُ فَوَيْلٌ حٖينَئِذٍ لِلظَّاهِرِيّٖينَ الَّذٖينَ يَحْمِلُونَ مَا لَا يَفْهَمُونَ عَلَى التَّكْرَارِ

فَاِنْ شِئْتَ فَانْظُرْ اِلٰى قِصَّةِ مُوسٰى فَاِنَّهَا اَجْدٰى مِنْ تَفَارٖيقِ الْعَصَا اَخَذَهَا الْقُرْاٰنُ بِالْيَدِ الْبَيْضَاءِ فَخَرَّتْ سَحَرَةُ الْبَيَانِ مَحَبَّةً وَحَيْرَةً سَاجِدٖينَ لِبَلَاغَتِهٖ

Eğer istersen ulûm-u âliyenin (اٰلِيَه) kitaplarının dibacelerine bak. Eğer çendan o dibacelerde şu sanat-ı belâgat çok dakik ve latîf olmazsa da fakat ondaki beraatü’l-istihlal, bu hakikate bir beraatü’l-istihlaldir. Hem de şu kitabın dibacesinde mu’cizata işaret yolunda Peygamberimizin zatı, nübüvvetine mu’cize gösterilmiştir. Hem de Üçüncü Makale’nin dibacesinde kelime-i şehadetin iki cümlesi birbirine şahit gösterilmiştir. Hem de Yedinci Mukaddime’de, inşikak-ı kamere yere inmeyi ilâve edenlere denilmiş: Mu’cizenin kamerini münhasif ve şems gibi bürhan-ı nübüvveti Süha gibi mahfî olmasına sebep oldunuz.

Buna kıyasen şu hakikate, şu kitapta birçok numune bulabilirsin. Zira bu kitabın mesleği, benim gibi harice boykotajdır. Hattâ zaruret olmazsa efkâr ve mesailde ve misallerde ve esalibde harice boykotaj etmektir. Fakat tevafuk-u hatır olabilir. Zira hakikat birdir. Hangi kapı ile girsen aynını göreceksin.

Hâtime

Söylenene bak, söyleyene bakma; söylenilmiştir. Fakat ben derim: Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne içinde söylemiş? Ne için söylemiş? Söylediği sözü gibi dikkat etmek, belâgat nokta-i nazarından lâzımdır belki elzemdir.