içinde kabul etmek ve âdeta o zîhayatın her bir zerresine bir uluhiyet vermek gibi dalaletin en eblehçesini kabul etmek lâzımdır. Zira zerrelere, hususan tohum zerreleri olsa öyle bir vaziyet verilmiş ki o zerreler cüz olduğu zîhayata, belki o zîhayatın nevine, belki muhtaç olduğu bütün mevcudata karşı öyle bir mevki alıyorlar ki eğer o zerrelerin nisbeti Kadîr-i Mutlak’tan kesilse o vakit o zerrelerin her birine, her şeyi görür bir göz, her şeyi muhit bir şuur vermek lâzım gelir.

Elhasıl: Nasıl ki katrelerde olan güneşçikler, güneşin cilvesine verilmezse nihayetsiz güneşleri kabul etmek lâzım geliyor. Öyle de her şeyi, Kadîr-i Mutlak’a vermezsek gayr-ı mütenahî ilaheleri kabul etmek lâzım gelir.

BEŞİNCİ LEM’A: Evet, nasıl ki bir kitap olsa hususan o kitap yazma olsa o kitabı yazmak için bir kalem kâfidir. Eğer o kitap, basma veya matbu olsa hurufatı adedince kalemler yani demir harfler lâzım ki tabedilebilsin. Şayet o kitabın bazı harflerinde ince hat ile kitabın ekseri yazılmış ise bütün o demir harflerin küçücükleri, o tek harfe lâzım tâ o kitap tabedilebilsin.

Aynen öyle de şu kitab-ı kâinatı, kalem-i kudretin, Zat-ı Ehad’in mektubu desen vücub