derecesinde suhulet ve makuliyet yoluna gidersin. Eğer tabiata isnad etsen imtina ve muhal derecesinde bir suubet ve hiçbir vehmin kabul etmeyeceği bir hurafat yoluna gidersin. Çünkü tabiat için her bir cüz toprakta ve suda ve havada, milyarlarla medeni matbaalar, fabrikalar bulunması lâzım ki hesapsız ezhar ve esmarın teşekkülatına mazhar olabilsin. Zira her bir cüz toprak, ekser nebatata menşe olabilir. Hususan meyveli olsalar çiçekli olsalar teşekkülatları o kadar muntazam, o kadar mevzun, o kadar mümtaz, o kadar ayrıdır ki her birisi için yalnız ona mahsus birer ayrı fabrika veya ayrı birer matbaa lâzımdır. Demek tabiat her bir şeyde, her bir şeyin makinelerini bulundurmaya mecburdur. İşte şu hurafeden, hurafeciler dahi utanıyorlar.

ALTINCI LEM’A: Elhasıl, Nasıl bir kitabın her bir harfi, kendi nefsini ve kendi vücudunu bir harf kadar gösterir ve bir vecihle kendi nefsine ve vücuduna delâlet eder. Lâkin kâtibini, on kelime ile tarif eder ve birkaç vecih ile gösterir. Öyle de şu kitab-ı kebir-i âlemin her bir harfi kendi vücuduna cirmi kadar delâlet eder ve gösterir. Fakat Nakkaş-ı Ezelî’nin esmasını bir kaside kadar tarif eder, gösterir. Demek hem kendini hem bütün kâinatı inkâr