Hem o zat, madem evvelce Risale-i Nur’a girmiş ve yazıyla da iştirak etmiş; o, daire içindedir. Onun fikren bir yanlışı varsa da affediniz. Değil onlar gibi ehl-i diyanet ve tarîkata mensup Müslümanlar, şimdi bu acib zamanda, imanı bulunan ve fırka-i dâlleden bile olsa onlarla uğraşmamak ve Allah’ı tanıyan ve âhireti tasdik eden, Hristiyan bile olsa onlarla medar-ı nizâ noktaları medar-ı münakaşa etmemeyi hem bu acib zaman hem mesleğimiz hem kudsî hizmetimiz iktiza ediyor.

Said Nursî

***

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Risale-i Nur’un mesleği ise: Vazifesini yapar, Cenab-ı Hakk’ın vazifesine karışmaz. Vazifesi, tebliğdir. Kabul ettirmek, Cenab-ı Hakk’ın vazifesidir.

Hem kemiyete ehemmiyet verilmez. Sen o havalide bir tek Âtıf’ı bulsan yüzü bulmuş gibidir. Merak etme. Hem mümkün olduğu kadar hariçten gelen böyle ilişmelere ehemmiyet verme fakat ihtiyat eyle.

Bu atalet mevsimi ve gaflet zamanı ve derd-i maişet ibtilası zamanında, cüz’î bir iştigal de ehemmiyetlidir. Tevakkuf değil, muvaffakıyetsizlik, mağlubiyet yok. Risale-i Nur’un her tarafta galibane fütuhatı var.

Said Nursî

***

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Risale-i Nur dünya işlerine âlet olamaz, dünya işlerinde siper edilmez. Çünkü ehemmiyetli bir ibadet-i tefekküriye olduğu cihetle, dünyevî maksatlar kasden ondan istenilmez. İstenilse ihlas kırılır, o ehemmiyetli ibadet şekli değişir. Bazı çocuklar gibi dövüştükleri vakit Kur’an’ı siper eder. Başına gelen darbe Kur’an’a