Çünkü nâzenin ve nazdar beslediği ve akıl ve kalp gibi cihazatla saadet-i ebediyeye ve âhirette beka-yı daimîye iştiyak hissini verdiği halde onu ebedî idam etmek, ne kadar gadirli bir merhametsizlik ve onun yalnız dimağına yüzer hikmetli faydalar taktığı halde onu diriltmemek üzere bütün cihazatını ve binler faydaları bulunan istidadatını âkıbetsiz bir ölümle faydasız, neticesiz, hikmetsiz bütün bütün israf etmek ne derece hilaf-ı hikmet ve binler vaad ve ahidlerini yerine getirmemek ile –hâşâ– aczini ve cehlini göstermek, ne kadar o haşmet-i saltanata ve o kemal-i rububiyete zıt olduğunu, her zîşuur anlar. Bunlara kıyasen, inayet ve adaleti tatbik eyle.
İşte Hâlık’ımızdan sorduğumuz âhirete dair sualimize Rahman, Hakîm, Adl, Kerîm, Hâkim isimleri mezkûr hakikatlerle cevap veriyorlar, şeksiz şüphesiz, güneş gibi âhireti ispat ediyorlar.
Hem madem biz gözümüzle görüyoruz, öyle ihatalı ve azametli bir hafîziyet hükmeder ki o hafîziyet, zîhayat her şeyin ve her hâdisenin çok suretlerini ve gördüğü fıtrî vazifesinin defterini ve esma-i İlahiyeye karşı lisan-ı hal ile tesbihatına dair sahife-i a’malini misalî levhalarda ve çekirdeklerinde ve tohumcuklarında ve levh-i mahfuzun numunecikleri olan kuva-yı hâfızalarında ve bilhassa insanın dimağındaki manen pek büyük, sureten pek küçük kütüphanesi olan kuvve-i hâfızasında ve sair maddî ve manevî in’ikas âyinelerinde kaydeder, yazdırır; zapt ederek muhafaza altına alır. Sonra mevsimi geldikçe bütün o manevî yazıları maddî bir tarzda da gözlerimize gösterip milyonlar misaller ve deliller ve numuneler kuvvetiyle وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ âyetindeki en acib bir hakikat-i haşriyeyi, kudretin bir çiçeği olan her bahar, kendi çiçek-i ekberinde milyarlar dil ile kâinata ilan eder.
Başta nev-i insan olarak bütün zîhayatlar ve bütün eşya, fenaya düşmek ve ademe sukut etmek ve hiçlikte mahvolmak ve yoklukta idam edilmek için yaratılmamışlar. Belki bekaya terakki ve devama tasaffi ederek sermedî vazifeye istidat ile girmek için halk olunduklarını gayet kuvvetli ispat eder.
Evet, her baharda müşahede ediyoruz ki güz mevsimi kıyametinde vefat eden hadsiz nebatat, bahar haşrinde her bir ağaç her bir kök her bir çekirdek her bir tohum وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ âyetini

