okuyup bir manasını, bir ferdini kendi diliyle geçmiş senelerde gördüğü vazifenin misalleriyle tefsir ederek o azametli hafîziyete şehadet eder. هُوَ الْاَوَّلُ وَالْاٰخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ âyetindeki dört muazzam hakikatleri her şeyde gösterip hafîziyeti a’zamî derecede ve haşri bahar kolaylığında ve kat’iyetinde bizlere ders verir. Evet, bu dört ismin cilveleri, en cüz’îden en küllîye kadar cereyan ederler.

Mesela, nasıl ki bir ağacın menşei olan bir çekirdek:

اَلْاَوَّلُ ismine mazhariyetle o ağacın gayet mükemmel programını ve icadının noksansız cihazatını ve teşekkülünün bütün şeraitini câmi’ bir kutucuktur ki hafîziyetin azametini ispat eder.

وَالْاٰخِرُ ismine mazhar olan meyvesi ise çekirdekleriyle o ağacın işlediği bütün fıtrî vazifelerinin fihristesini ve amellerinin listesini ve hayat-ı sâniyesinin düsturlarını ihtiva eden bir sandukçuktur ki a’zamî derecede hafîziyete şehadet eder.

وَالظَّاهِرُ ismine mazhar olan o ağacın suret-i cismaniyesi ise öyle tenasüplü ve sanatlı ve süslü bir hulle, bir libas ve ayrı ayrı nakışlar ve ziynetler ve yaldızlı nişanlarla tezyin edilmiş, güya yetmiş renkli bir huri elbisesidir ki hafîziyet içinde azamet-i kudret ve kemal-i hikmet ve cemal-i rahmeti gözlere gösterir.

وَالْبَاطِنُ ismine âyine olan o ağacın içindeki makinesi ise öyle muntazam ve mükemmel ve mu’cizatlı bir fabrika, bir tezgâh, bir kimyahane ve hiçbir dalı ve meyveyi ve yaprağı gıdasız bırakmayan mizanlı bir erzak kazanıdır ki hafîziyet içinde kemal-i kudret ve adaleti ve cemal-i rahmet ve hikmeti güneş gibi ispat eder.

Aynen öyle de küre-i arz, senevî mevsimler cihetinde bir ağaçtır. İsm-i Evvel cilvesiyle güz mevsiminde hafîziyete emanet edilen bütün tohumlar ve çekirdekler, bahar çarşafını giyen zemin yüzünün milyarlar dal, budak ve meyve veren ve çiçek açan ağacının teşkilatına dair İlahî emirlerin mecmuacıkları ve kaderden gelen düsturların listeleri ve geçen yazın işlediği vazifelerin küçücük sahife-i