her zîşuurun derk etmesi lâzım gelir. Kur’an-ı Kerîm ferman ediyor ki:
فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ
بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى
وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ
Evet, ihya-yı arz içinde üç yüz bin haşrin numunelerini birkaç gün zarfında yapan kudret-i Fâtıraya, insanın haşri elbette gayet hafif gelir. Sübhan Dağı’nı bir işaretle kaldıran bir zata, bu kaleyi nasıl kaldıracak demek, belâhettir.
SEKİZİNCİ LEM’A: Evet, yeryüzündeki gayet basîrane ve hakîmane şu tasarruf-u azîm içinde gayet aşikâre bir hâtem-i vâhidiyet görünüyor ki vüs’at-i mutlaka içindeki sürat-ı mutlaka içindeki sehavet-i mutlaka içindeki intizam-ı mutlak ve hüsn-ü sanat ve mükemmeliyet-i hilkat her bir fert için öyle bir hâtemdir ki bu hâtem ancak gayr-ı mütenahî bir ilim ve bir kudret sahibine mahsustur.
Evet görüyoruz ki: Bütün yeryüzünde, bir vüs’at-i mutlaka içinde bir sürat-i mutlaka hem o sürat ve vüs’at-i mutlaka içinde bir

